
Çocuk İşçi Vahşeti: 17 Yaşında 200 TL'ye Hayatımı Satıyorum!
Türkiye'de çocuk işçiliğinin acı gerçeği, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'nde bir kez daha yürekleri dağladı. MESEM'de çalıştırılan 17 yaşındaki A.T.'nin kaleme aldığı bu yazı, genç bir işçinin umutsuzluğunu, yorgunluğunu ve sistemin acımasızlığını gözler önüne seriyor. A.T., güne başlarken hissettiği çaresizliği, 200 TL'ye satılan bir günün ağırlığını ve geleceğe dair kaygılarını çarpıcı bir dille anlatıyor.
Güneş Doğmadan Başlayan Esaret
A.T., her sabah gün doğmadan uyandığını, alarm seslerinin içindeki sessizliği daha da artırdığını belirtiyor. Evin soğukluğu, yüzüne çarptığı suyun bile hayata döndürmediğini, sadece ayılmasını sağladığını ifade ediyor. Annesinin hazırladığı kahvaltıyı çoğu zaman yorgunluktan yiyemediğini, bir lokma ekmeğin bile boğazından zor geçtiğini anlatıyor. Otobüs durağında bekleyen diğer işçilerle birlikte, kimsenin konuşmadığı, herkesin içinde bir sessizlik, bir yorgunluk ve bir kabulleniş olduğunu vurguluyor. Onlardan biri olmanın ağırlığını derinden hissediyor.
Umutsuzluk ve Korku Dolu Bir Yolculuk
İki saatlik otobüs yolculuğu boyunca, A.T.'nin aklından bin bir türlü düşünce geçiyor. "Acaba bugün maaş verirler mi?", "Ya yine azar işitirsem?", "Ya bir hata yaparsam?" gibi sorular, kafasının içinde sürekli yankılanıyor. İçindeki korku sesiyle yaşamayı öğrendiğini, ancak bu sesin onu sürekli takip ettiğini belirtiyor. Mesai başladığında patronun sesiyle irkiliyor: "Bugün şunları halledelim, sonra kablolara geçersin." "Tamam" demek, orada hayatta kalmanın tek yolu olduğunu biliyor.
Siber Güvenlik Hayallerinden Kablo Taşımaya
A.T., okulda siber güvenlik ve yazılım bölümünde okuduğunu, ancak yaptığı işin çoğu zaman kablo taşımak, bilgisayar kurmak, hatta inşaatta çalışmak olduğunu ifade ediyor. "Öğreniyorsun işte, tecrübe kazanıyorsun" diyorlar. Ancak öğrendiği tek şeyin, bir sistemin içinde "ucuz iş gücü" olarak var olmayı öğrenmek olduğunu vurguluyor. Elektrik 220 volt. Bir anlık hata, bir anlık dalgınlık ve bir kıvılcım... Hayat bir anda değişebilir ama kimsenin umrunda değil. "Dikkat etseydin" derler, bir "geçmiş olsun" bile demezler.
- Elleri titriyor
- Gözleri yanıyor
- Uykusuzluktan perişan
Çünkü "çıraksın." Çünkü "öğrenmen gerekiyor." Çünkü "tecrübe." Bu kelimeler, üzerimize atılmış zincir gibi. Sanki her biri biraz daha ağırlaştırıyor bizi ama sesini çıkaramıyorsun. Çünkü bir kere konuşursan, ya işten atılırsın, ya "saygısız" olursun, ya da "sorunlu öğrenci."
Gelecek Kaygısı ve Umutsuzluk
Öğle arası geldiğinde, evden getirdiği soğuk bir sandviçi bir köşede yiyor. Yanındaki arkadaşı, "Bugün de maaş yatmadı" diyor. Gülüyoruz. Ama o gülüş, gülmek değil aslında. Acının başka bir dili sadece. Bazen düşünüyorum, bu kadar genç yaşta neden bu kadar yorgunum? Daha 17 yaşındayım ama içimde 40 yaşında bir insanın yorgunluğu var. Her sabah yola çıkan, her akşam eve dönerken susan birinin yorgunluğu.
Sistemdeki Çıkmaz
A.T.'nin hikayesi, Türkiye'deki çocuk işçiliğinin ve MESEM sistemindeki sorunların acı bir yansıması. Genç yaşta ağır işlerde çalıştırılan, eğitim hayatlarından uzaklaştırılan ve gelecekleri karartılan binlerce çocuk işçinin sesi oluyor. A.T., sadece yaşamak istediğini, ne fazlasını, ne azını. Bir sabah uyanıp "bugün hiçbir yerim ağrımıyor" diyebilmek istediğini, bir akşam eve gelip "maaşım yattı" diyebilmek istediğini, bir gün izin isteyip "tamam, dinlen biraz" cevabını duymak istediğini söylüyor. İnsanca yaşamak bu kadar zor olmamalı.
A.T.'nin feryadı, yetkililerin ve toplumun dikkatini çekmeli, çocuk işçiliğinin önüne geçmek için somut adımlar atılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, her çocuk sağlıklı, güvenli ve eğitimli bir geleceğe sahip olma hakkına sahiptir. Aksi takdirde, A.T. gibi binlerce genç, bir günlerini 200 TL'ye satmaya devam edecektir.













