Eğitimde Vefa Unutulmaz! İşte O Okulun Sırrı
Gündem

Eğitimde Vefa Unutulmaz! İşte O Okulun Sırrı


08 November 20255 dk okuma8 görüntülenmeSon güncelleme: 09 November 2025

İstanbul'da bir okulda yaşanan vefa örneği, eğitim camiasında büyük yankı uyandırdı. Emekli öğretmenlerin deneyimlerini genç nesillere aktarması, okulun kültürel mirasının korunması ve kuşaklar arası bağın güçlenmesi, bu anlamlı uygulamanın temelini oluşturuyor. Peki, bu uygulama okul iklimine nasıl bir sıcaklık katıyor ve diğer okullara örnek olabilir mi?

Vefa Koltuğu: Geçmişe Saygı, Geleceğe Yatırım

Bir okul müdürünün gözlemleriyle başlayan bu hikaye, aslında tüm eğitimciler için önemli bir mesaj içeriyor. Yazar, bir azınlık okulunu ziyaretinde dikkatini çeken bir detayı şöyle aktarıyor: "Öğretmenler odasında bir koltuk dikkatimi çekti. Üzerinde bir isim yazılıydı ama o gün koltuk boştu. Merak edip sordum: 'Hocam, bu koltuk neden ayrılmış, özel bir anlamı mı var?' Gülümsediler: 'Bu koltuğun sahibi, 40 yıldan fazla bu okulda Ermenice öğretmenliği yapmış olan Madam Nare Hanım’dır. Emekli oldu ama haftada bir gün gelir, bu koltuğa oturur.'" Bu koltuk, sadece bir mobilya değil, aynı zamanda bir vefa simgesi ve hafıza köprüsü olarak anlam kazanıyor.

Deneyim Köprüsü: Gençler ve Tecrübeliler Buluşuyor

Madam Nare Hanım'ın emekli olmasına rağmen okula gelmeye devam etmesi, genç öğretmenler için eşsiz bir fırsat sunuyor. Kendi deneyimlerini paylaşarak onlara rehberlik ediyor, ders tecrübelerini dinleyerek onlara destek oluyor. Bu sayede, okulun geçmişi ile geleceği arasında güçlü bir bağ kuruluyor. Yazar, bu durumu şöyle ifade ediyor: "O an anladım ki, o koltuk yalnızca bir mobilya değil, bir vefa simgesi, bir hafıza köprüsüydü. Bir okulun geçmişine, emek vermiş insanlarına sahip çıkmak; aslında geleceğine yatırım yapmaktı."

Okulun Ruhu: Vefa ve Hafıza ile Yaşıyor

Bu örnekten ilham alan yazar, kendi okulunda da benzer bir uygulama başlatıyor. Milli Eğitim'den emekli olmuş, uzun yıllar aynı okulda görev yapmış bir öğretmeni haftada bir gün okula davet ediyor. Bu küçük dokunuş, okulun atmosferini değiştiriyor. Genç öğretmenler, tecrübeli meslektaşlarından öğrenme fırsatı bulurken, emekli öğretmen de yeniden bir işe yaramanın mutluluğunu yaşıyor. Bu durum, okulların sadece binalardan ve başarı tablolarından ibaret olmadığını, aynı zamanda bir ruha sahip olduğunu gösteriyor. O ruh ise, vefa ve hafıza ile yaşatılıyor.

Okulların gerçek değeri, binalarının büyüklüğünde ya da başarı tablolarında değil, hafızasında saklıdır. Bir okuldan emekli olmuş bir öğretmen, idareci ya da uzun yıllar çalışıp ayrılmış bir öğretmen yıllar sonra bile o kapıdan içeri gülümseyerek girebiliyorsa, orada eğitim adına yaşayan bir ruh vardır. O ruhu korumak da en büyük vefadır.