
Montrö Olmasaydı Ne Olurdu? Karadeniz'de Savaş Senaryosu!
Ukrayna'nın Rus üslerine yönelik saldırıları ve Avrupa Birliği'nin (AB) "Karadeniz Stratejisi", bölgede yeni gerilimlerin fitilini ateşleyebilir. AB'nin bölgeye yönelik artan ilgisi ve müdahil olma arzusu, Türkiye ile Rusya arasında potansiyel bir çatışma riskini beraberinde getiriyor. Peki, bu gelişmeler ışığında Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin önemi nedir ve Türkiye'nin rolü ne olacak?
AB'nin Karadeniz Stratejisi: Yeni Bir Gerilim Kaynağı mı?
AB'nin açıkladığı yeni strateji, Karadeniz'in güvenliğine jeopolitik olarak müdahil olma arzusunu açıkça gösteriyor. AB diplomasi şefi Kaja Kallas ve genişleme komiseri Marta Kos'un açıklamaları, bu endişeleri daha da artırıyor. Kallas ve Kos, Karadeniz'in sadece çevresel ve ekonomik bir bölge olmadığını, aynı zamanda Avrupa'nın güvenlik mimarisinde merkezi bir role sahip olduğunu vurguluyor. Bu durum, Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin önemini bir kez daha gündeme getiriyor.
Stratejistler, Fransa ve Almanya öncülüğündeki AB'nin askeri, ticari ve dijital altyapı yatırımlarıyla bölge ülkeleriyle kurmak istediği yeni bağlantıların, Türkiye için hem stratejik fırsatlar hem de karmaşık riskler barındırdığına dikkat çekiyor. AB'nin bölgedeki etkinliğinin artması, Türkiye'nin Karadeniz'deki dengeleyici rolünü zorlayabilir.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin Önemi
Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Karadeniz'e kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemilerinin boğazlardan geçişini sınırlayarak, bölgedeki askeri dengenin korunmasına katkı sağlıyor. Sözleşme, Türkiye'ye boğazlar üzerinde tam kontrol yetkisi vererek, Karadeniz'in güvenliği açısından kritik bir rol oynamasını sağlıyor. Olası bir savaş durumunda, Türkiye'nin boğazları kapatma yetkisi, bölgedeki çatışmaların yayılmasını engelleyebilir.
Montrö Sözleşmesi'nin Türkiye'ye sağladığı avantajlar:
- Boğazlar üzerinde tam kontrol yetkisi
- Karadeniz'deki askeri dengenin korunması
- Bölgesel istikrarın sağlanması
Türkiye'nin Rolü ve Olası Senaryolar
Türkiye, artan gerilimde yalnızca dengeleyici değil, aynı zamanda Karadeniz'i savaşın eşiğinden uzak tutan jeopolitik bir tampon ülke konumunda bulunuyor. Türkiye'nin hem Rusya hem de Batı ile olan ilişkileri, bölgedeki gerginliğin azaltılması için önemli bir fırsat sunuyor. Ancak, AB'nin Karadeniz'deki etkinliğini artırma çabaları, Türkiye'nin bu dengeleyici rolünü zorlayabilir ve yeni riskler yaratabilir.
Olası bir senaryoda, AB'nin bölgedeki askeri varlığını artırması, Rusya'nın tepkisini çekebilir ve Karadeniz'de askeri bir çatışma riskini yükseltebilir. Bu durumda, Montrö Sözleşmesi'nin önemi daha da artacak ve Türkiye'nin boğazlar üzerindeki kontrolü, bölgedeki gerginliğin tırmanmasını engellemek için kritik bir rol oynayacaktır.
Sonuç olarak, AB'nin Karadeniz stratejisi ve Ukrayna'daki gelişmeler, bölgede yeni bir gerilim hattı oluşturma potansiyeli taşıyor. Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin önemi ve Türkiye'nin dengeleyici rolü, bu süreçte daha da belirginleşiyor. Türkiye'nin dikkatli ve dengeli bir politika izlemesi, Karadeniz'in barış ve istikrarının korunması açısından hayati önem taşıyor.