Isparta'da açılan bir dava, yardım nafakası konusunda yeni bir tartışma başlattı. Yıllar önce babaları tarafından terk edilen iki kız kardeş, şimdi babalarının huzurevi masraflarını ödemekle yükümlü tutuluyor. Mahkemenin "kan bağı" gerekçesiyle verdiği bu karar, vicdanları yaraladı.
Olayın Detayları
F.S. ve Ş.S. kardeşler, henüz 4 ve 8 yaşlarındayken babaları Mustafa S. tarafından terk edildi. Çocuk Esirgeme Kurumu'nda büyüyen kardeşler, zorlu yaşam koşullarına rağmen eğitimlerini tamamlayarak hayata tutundu. Yıllar sonra, onları terk eden baba Mustafa S., kimsesiz ve yoksul bir şekilde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından bir huzurevine yerleştirildi. Ancak huzurevi masraflarını karşılayacak durumu olmayan Mustafa S. için Bakanlık, kızlarına yardım nafakası davası açtı.
Huzurevinde kalmanın aylık maliyeti 9 bin 230 TL. Bakanlık, bu masrafın kızları tarafından ödenmesini talep etti. Mahkeme, Türk Medeni Kanunu'nun ilgili maddelerini gerekçe göstererek, kızların babalarına yardım nafakası ödemesine karar verdi. Bu karar, sadece hukuki değil, aynı zamanda etik ve psikolojik tartışmaları da beraberinde getirdi.
Hukuki ve Vicdani Boyut
Bu dava, yardım nafakası konusundaki mevcut yasal düzenlemelerin ne kadar adil olduğu sorusunu gündeme getirdi. Bir yandan, kan bağı nedeniyle kişilerin aile büyüklerine bakma yükümlülüğü bulunurken, diğer yandan yıllarca terk edilmiş ve ihmal edilmiş çocukların, kendilerini terk eden ebeveynlerinin ihtiyaçlarını karşılamak zorunda bırakılması vicdani bir sorun teşkil ediyor.
Konuyla ilgili hukukçular ikiye bölünmüş durumda. Bir kısım, "Kan bağı her şeyin üzerindedir" derken, diğer kısım ise "Vicdan ve hakkaniyet ilkeleri göz ardı edilmemelidir" görüşünü savunuyor. Psikologlar ise bu tür davaların, mağdur çocukların ruh sağlığı üzerinde derin travmalara yol açabileceğine dikkat çekiyor.
Sonuç
Bu olay, yardım nafakası konusunda daha adil ve vicdani bir düzenleme yapılması gerektiğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Yasal düzenlemeler yapılırken, sadece kan bağının değil, aynı zamanda vicdan, hakkaniyet ve mağduriyet gibi unsurların da dikkate alınması gerekiyor. Aksi takdirde, bu tür davalar, toplumda derin yaralar açmaya devam edecektir.