Filistin'de Dijital Soykırım! Teknoloji Devleri İşbirliği mi Yapıyor?
Gündem

Filistin'de Dijital Soykırım! Teknoloji Devleri İşbirliği mi Yapıyor?


07 October 20255 dk okuma4 görüntülenmeSon güncelleme: 07 October 2025

Filistin'de yıllardır süregelen yerleşimci sömürgeciliği, dijital araçlarla yeni bir boyut kazandı. İsrail ve askeri birimleri, ABD ve küresel teknoloji şirketleriyle işbirliği yaparak dronlar, bulut sistemleri, biyometrik tanıma gibi teknolojilerle Filistinlileri izliyor ve denetliyor. Bu durum, Ekim 2023'ten itibaren daha da vahim bir hal alarak "yapay zeka" ve "büyük veri"nin soykırım araçlarına dönüşmesine neden oldu.

Dijital Sömürgecilik Nedir?

Dijital sömürgecilik, teknoloji devlerinin yazılım, donanım ve ağ üzerindeki tekel güçleriyle Küresel Güney'i ekonomik, siyasi ve kültürel olarak bağımlı hale getirmesidir. Veri, yeni dönemin ham maddesi haline gelirken, platform kodları ise yeni dönemin "hukuku"nu oluşturuyor. Filistin, bu küresel dijital sömürgeciliğin en uç örneğini temsil ediyor. Burada teknoloji sadece ekonomik bağımlılık üretmekle kalmıyor, aynı zamanda fiziksel imha ve soykırımı otomatikleştiren bir mekanizmaya dönüşüyor.

İsrail, toprak üzerindeki kontrolünü dijital ağlara taşıyarak iletişim, veri akışı ve anlatı üretimi alanlarını da sömürgeleştirmiştir. Oslo Anlaşmaları'ndan bu yana Filistinlilerin kullandığı telefon hatları, cep telefonu şebekeleri ve internet altyapısı dahil tüm iletişim ağlarını elinde tutmaktadır. Bu durum, Filistin toplumunun teknolojik ve ekonomik olarak geri bırakılmasına neden oluyor ve onları sistematik biçimde İsrail’in altyapısına bağımlı kılıyor.

İsrail'in Dijital Sömürgecilik Katmanları

İsrail’in Filistin üzerindeki dijital sömürgeci düzeni üç temel katman üzerine inşa edilmiştir:

  • Altyapı: Dijital iletişim altyapısı ve frekans spektrumu üzerindeki kontrolün İsrail tarafından sıkı biçimde elde tutulması.
  • Gözetim: Gözetim teknolojileri ve algoritmik istihbarat üzerinden Filistin toplumunun denetim altında tutulması.
  • Anlatı: Dijital alanda sansür ve baskı yoluyla İsrail'in kendi anlatısını küresel medyada baskın kılmaya çalışması.

Altyapı Katmanı: 1967'den sonra işgal altındaki topraklarda telefon şebekesinden internet omurgasına kadar tüm iletişim altyapısı İsrail'in kontrolüne geçti. Filistin halkı uzun yıllar 2G gibi mobil iletişim teknolojilerine mahkûm bırakıldı. İsrail, internetin ana omurga hatlarını tekelinde tutarak trafiği izlemeye, bilgi ve iletişim teknolojileri ekipmanlarının Filistin’e girişini “güvenlik” gerekçeleriyle engellemeye devam ediyor.

Gözetim Katmanı: İsrail, Filistin toplumunu denetim altında tutmak için yapay zeka destekli kitlesel izleme ve otomatik hedef tespit sistemlerini kullanıyor. "Kurt" (Wolf) adını verdiği yüz tanıma ve veri bütünleştirme sistemleri, askerlerin akıllı telefonlarıyla Filistinlilerin fotoğrafını çekip merkezi veri tabanıyla eşleştirmesini sağlıyor. Pegasus casus yazılımı da Filistin'de hedeflere karşı kullanılıyor. Gazze'de yürütülen yıkım ve soykırımda yapay zeka teknolojilerinden yoğun bir şekilde yararlanılıyor. "The Gospel" ve "Lavender" gibi sistemler, vurulacak hedeflerin listesini otomatik olarak üretiyor ve kişiler hakkında "şüphe puanı" hesaplayıp öldürülecek hedef listesine girip girmeyeceğini belirliyor.

Anlatı Katmanı: İsrail, kendi resmi anlatısını küresel medyada baskın kılmaya, Filistinlilerin hikâyelerini ise marjinalleştirmeye çalışıyor. Sosyal medya platformları, Filistinliler için çoğu zaman içeriklerin silindiği, hesapların askıya alındığı birer “dijital işgal alanına” dönüştü. Facebook, Instagram ve X gibi platformlarda Filistin yanlısı içerikler sansürlenirken, İsrail kaynaklı nefret söylemi serbest bırakılıyor.

Sonuç

Filistin'deki dijital sömürgeciliğin merkezinde İsrail ile küresel teknoloji şirketleri arasındaki ittifak yer alıyor. Altyapı, gözetim ve anlatı katmanları, enformasyon akışını tekelleştiriyor, Filistin halkını denetim altında tutuyor ve siyasi iradeyi kırmaya çalışıyor. Bu durum, "etik" ve "sorumlu inovasyon" söylemlerinin, sömürgeci güç ilişkileriyle karşılaşıldığında nasıl bu ilişkilerin üstünü örten bir dile dönüştüğünü gösteriyor. Üretici güçler, egemen üretim ilişkilerine eklemlendiğinde özgürleştirici olmaktan çıkıp yıkıcı bir karakter kazanıyor. Bu nedenle, Filistin mücadelesini büyütmek, üretici güce sahip çıkmak ve teknolojiyi ezilenlerin lehine kullanmak gerekiyor.